| |
EN SON EKLENEN FIKRALARI - 3
KALECİ
Ev alev alev yanıyordu. Kadıncağız kucağında bebeği
çığlık çığlığa yardım istiyordu. Halk toplanmış, çaresiz itfaiyenin gelmesini
bekliyordu. O ara bir delikanlı kalabalığı yararak yanan evin önüne
geldi. "Hanımefendi atın bebeği ben tutarım!" diye seslendi. Kadın
telaşla : "Senin tutabileceğinden nasıl emin olabilirim?" diye sordu. Genç :
"Hanımefendi merak etmeyin, ben Akçabat Sebatspor'un kalecisiyim.". Bu sözler
üzerine kadıncağıza güven geldi ve : "Peki öyleyse tut!" diyerek yavrusunu
gence doğru fırlattı. Genç, bebeği güzel bir plonjonla yakalayarak yerde birkaç
kere sektirdikten sonra ileriye doğru degaj yaptı!... |
TEMEL İLE DURSUN -
1
Temel birgün iri yarı bir Arap atı alır. At cüsseli
olduğu için ahır kapısının üst tarafına kulakları sürtünerek geçebilmektedir
ve bu da atı huysuzlaştırmaktadır. Temel bakar ki olmuyacak alır eline keseri
kapının üst tarafını yontmaya başlar. Oradan geçmekte olan Dursun : "Ula
Temel, ne yapiysun uşağım?" diye sorar. Temel'de olayı olduğu gibi anlatır.
Bunun üzerine Dursun : "Ula uşağım sende de hiç akıl yoktir. Baksana kapının
eşiği topraktandur. Orayı kazsaydun hem daha kolay olir; hem de kapına zarar vermemiş
olirdin!". Temel bir anda alevlenerek : "Ula Tursun, asıl sende hiç akıl
yoktir. Benim atın kulağı sürtüyor, ayağı değil!"... |
MAHKUMLAR
Mahkumlar her gün aynı şeyleri yapmaktan
sıkılmışlar. İçlerinden birisi : "Herkes bildiği fıkraları anlatsın.
Böylece hoşça vakit geçirebiliriz.". Teklif hemen kabul görmüş. Her mahkum
bildiği fıkraları tek tek anlatmış. Hakikaten de hoşça vakit geçirmişler ama gel
gör ki kimsenin anlatacak fıkrası kalmamış bir süre sonra. Birisi çıkmış :
"Haydi bir daha anlatsın herkes fıkralarını!" demiş; demiş ama kimse aynı
fıkraları aynı kişilere anlatmaya yanaşmamışlar. Bunun üzerine her fıkraya bir
numara verip esprisine gülmeye karar vermişler. Numaralamayı tamamlamışlar. Artık
eğlenmek istediklerinde 3 diyor gülüyorlarmış, 5 diyor gülüyorlarmış. Günler
böyle geçerken birgün koğuşa yeni bir mahkum gelmiş. Bakmış ki bir mahkum 3 diyor
gülüyorlar, 5 diyor gülüyorlar. Ulan bunlar kesin kafayı yemiş diye düşünürken
bari gidip birisine sorayım neymiş bu işin aslı öğreneyim demiş. Yaklaşmış
birine sormuş işin aslını. Mahkum da anlatmış böyle böyle diye ve ardından da :
"Hadi bir fıkra da sen anlat demişler.". Adam kabul etmiş. Önce '25' demiş
millet hah hah ha gülmüş; sonra '43' demiş mahkumlar yine hah hah ha gülmüş.
Adamın kafası atmış '1437' demiş. Bu kez mahkumlar gülmekten yerlere yatmışlar.
Adam hayret etmiş. "Ya bu ne iş 1437'ye niye bu kadar güldünüz?" demiş.
Gülmesini güçlükle yatıştıran bir mahkum yanıtlamış : "Bu fıkrayı daha
önce duymamıştık!"... |
KOVBOY TEMEL
Temel Amerika'da bir barda oturuyormuş. Az sonra birisi
kanatlı kapıyı çarparak girmiş. Bir elmayı orada duran bir elemanın kafasına
koymuş. Gerilmiş ve silahını ateşlemiş. Elma o an ortadan ikiye ayrılmış. Adam
kasılarak : "I'm Jimmy!" demiş. Bir müddet sonra başka bir adam kapıyı
çarparak girmiş ve aynı olayı tekrarlamış. O da "I'm Billy!" demiş. Bizim
Temel de heveslenmiş. Aynı şeyleri tekrarlayarak çekmiş silahını, ateşlemiş.
Karşıdaki adam alnının tam ortasından vurularak yere yığılmış. Temel bardakilere
dönerek : "I'm sorry!" demiş. |
HAMİ HOCA
Rizeli imamlarla Trabzonlu imamlar hem
tanışıklıklarını arttırmak; hem de boş vakitlerini değerlendirmek için her ay
bir futbol müsabakası yapmaya karar vermişler. Maçlar başlamış ama her maçı
Rizeli imamlar kazanıyormuş. Trabzonlu imamlar toplanmışlar : "Artık canımıza
tak etti. Bir maç olsun kazanamayacak mıyız? Bir polim yapalım, önümüzdeki maçı
kazanalım. Bizim de bir gururumuz var." demişler. İmamın biri : "Bizim
Trabzonsporlu Hami'ye olayı anlatalım. Eğer kabul ederse Rizeli imamlara : 'Bu Merkez
Cami'sine yeni atanan Hami Hoca' deriz. Onlar da anlamaz, maçı da biz kazanırız."
diye fikrini beyan etmiş. Herkes fikrin etrafında birleşince Hami'nin yanına
gitmişler. Olayı anlatıp Hami'nin fikrini soruncu Hami : "Tabii ya! Biz de Trabzon
uşağıyız. Eğer Trabzon'a bir faydamız dokunacaksa bundan kaçınmayız. Siz bana
gününü, saatini bildirin. Ben de kafilenize katılırım." demiş. Maç
yapılmış. Dönüşte imamların arkadaşı sormuş : "Ne oldu maç? Hami Hoca'lı
takımımız galip gelebildi mi?". İmamlardan birisi yanıtlamış : "Sorma ya,
Hami Hoca golünü yazdı ama Del Piedro Hoca ile Roberto Carlos Hoca'nın gollerine engel
olamayınca maçı 2-1 kaybettik."... |
EVLİLİK MESELESİ
Genç adam dalgın dalgın oturuyordu. Arkadaşı gelerek
dalgınlığının sebebini sorunca : "Sorma ortağım, benim başımda öyle bir
sorun var ki işin içinden çıkamadım. Hayatımda 3 tane mükemmel kız var ama ben
hangisi ile evleneceğime bir türlü karar veremiyorum." demiş. Arkadaşı :
"Dur hele! Söyle bakalım bu kızların meslekleri neler?" diye sormuş. Genç
: "Birisi doktor, birisi santral memuresi, diğeri de öğretmen." deyince
arkadaşı : "Hiç düşünmeden öğretmen ile evlen." demiş. Genç sormuş :
"Niye ki ne?". Arkadaşı yanıtlamış : "Niye olacak oğlum, doktor hep
'sıradaki' der; santral memuresi hep 'meşgul' der; öğretmense hep 'hadi bi daha
tekrarlayalım!' der." . |
AYI İLE KARTAL
Uçakta giderlerken kartal başının üstündeki hostes
düğmesine basmış. Hostes çıkagelmiş : "Ne istiyorsunuz?" demiş. Kartal :
"Hiiiç!" deyince hostes kızarak ayrılmış. Olayı izleyen ayının bu durum
çok hoşuna gitmiş. Aynı senaryo birkaç kez tekrar edince ayı da heveslenmiş;
basmış düğmeye. Hostes gelince : "Ne istiyorsunuz?" demiş. Ayı :
"Hiiiç!" deyince hostes sinirden delirmiş bir vaziyette kokpite koşarak
durumu ayrıntısıyla pilota anlatmış. Pilot da güvenlik görevlilerine ikisinin de
uçaktan atılmaları emrini vermiş. Görevliler ikisini tuttukları gibi çıkış
kapısına getirmişler. Ayı telaşla : "Ne yapacağız şimdi?" demiş. Kartal
: "Uçmayı biliyor musun?" diye sormuş ayıya. Ayı : "Yoo!" demiş.
Kartal : "Ulan!" demiş, "Madem bilmiyorsun uçmayı ne diye ibibiklik
yapıyorsun???". |
|