- İki Yahudi arkadaş, piyasayı araştırmışlar ve
o sene haki renkteki kumaşın moda olacağını öğrenmişlerdi. Bütün varlıklarını
paraya çevirdiler.Piyasadaki bütün haki kumaşları satın aldılar. Depoları bu
renkteki kumaşlarla doldu ancak kimsenin bu kumaşlara talip olmadığı görüldü. İki
kafadar artık iflasın eşiğine gelmişlerdi. Moiz ve Aron dertli dertli oturuyorlardı.
Artık bıçağın kemiğe dayandığı bir gün kapı çalındı ve içeriye bir albay
girdi: "Siz de dedi haki renkte kumaş var mı?" Kulaklarına inanamadılar.
Hemen atıldılar: "Evet albayım var, gösterelim" dediler. Albay, dikkatle
kumaşları inceledi. "Çok beğendim", dedi. "Bu sene askerlere 200.000,
subaylara 50.000 adet haki renkte elbise yaptıracağız. Ancak tabii ki benim tek
başıma beğenmem yetmez. Generalimin de oluru lazım. Bana bir parça numune verin.
Yarın öğlen 12'ye kadar telgraf çekersem iptal ederim. Eğer telgraf gelmezse
kumaşları kesip imalata başlayabilirsiniz." O gece bitmek bilmedi. Kimi zaman
ümitlendiler, kimi zaman "ya iptal olursa" diye düşündüler. Ertesi gün
saat 11, 11.30, 11.45, gözleri yolda, korku ile postacıyı beklediler. Gelmesin diye dua
ederek. 12'ye 5 kala postacı sokağın köşesinden gözüktü. "Belki bize
gelmiyordur" diye ümitlendiler. Ancak postacı gelip kapılarını çaldı. Moiz,
büyük bir kederle koltuğa çöktü. Aron da çaresiz kapıyı açtı. Postacının
elinde bir telgraf vardı. Aron titreyen elleri ile telgrafi açtı, okudu ve sevinçle
seslendi:
"Müjde Moiz, baban ölmüş!.."
Gön..:Tülay Ok
- İki mühendislik öğrencisi kampus içerisinde
yürürken biri diğerine sorar, "Bu muhteşem bisikleti de nereden buldun ?"
Diğeri cevap verir, "Dün tek başıma dolaşırken bir yandan da okulu bitirince ne
iş yapacağımı düşünüyordum. Birden bu bisikletin üzerinde nefis bir kız geldi ve
yanımda durdu. Bisikleti çimenlerin üzerine bıraktı ve üzerindeki bütün giysileri
çıkarttı. Sonra da bana "Hangisini istiyorsan al" dedi." Diğer
öğrenci arkadaşını doğrularcasına başını sallayarak, "İyi seçim yapmışsın, elbiseler belki
sana uymayabilirdi".
Gön..:ICQ 1828731
- Adamın biri misafirliğe gitmiş. Akşam olunca
haliyle sormuşlar. Bizim odadamı yatarsınız, bebeğin odasında mı, yoksa boş bir
odada mı? Adam düşünmüş: Karı-koca nın yanında yatılmaz, bebekte uyanır
ağlarsa uykusu kaçacak ben boş odada yatarım demiş, Sabah olunca adam elini yüzünü
yıkamış, bir de bakmış çok güzel bir kız adama havlu tutuyor, Adam: - Kızım
senin ismin ne?,,,,,diye sormuş. KIZ : - Bebek amcacığım ya sizin isminiz?...
Adam: - Eşşek kızım eşşeeeek.
Gön...Soner Conkara
- Barda uzun süre tek başına içki içen adam bir
süre sonra barmene "Biliyormusun, ben sol gözümü ısırabilirim" demiş
Doğal olarak barmen buna inanmamış. 1,000,000 Lirasına iddiaya girmişler. Adam, takma
olan sol gözünü çıkarmış; ısırmış ve barmenin hayret dolu bakışları
arasında parayı cebine atmış. Bir kaç kadeh daha içtikten sonra adam gene barmene
dönmüş ve "Biliyormusun" demiş; "ben sağ gözümü de
ısırırım!" Adamın tavırlarından kör olmadığını; dolayısıyla öbür
gözünün de takma olamayacağını düşünen barmen, parasını kurtarabilmek umuduyla
hemen 1,000,000 sına iddiaya girmiş. Adam sakin sakin takma dişlerini çıkarıp
sağlam olan sağ gözünü de ısırmış. Aradan bir kaç saat geçince, müşteri
barmene "İki milyonunu kurtarmak için sana bir fırsat vermek istiyorum"
demiş. "İki milyonuna iddiaya girerim ki bu oturduğum yerden taaa öbür köşeye
yerleştireceğin bir bira şişesinin içine, bir damla bile etrafa sıçratmadan
işeyebilirim." Barmen uzun uzun bu işin altında nasıl bir üç kağıt
olabileceğini düşünmüş; bulamamaış ve iddiayı kabul etmiş. Salonun en uzak
köşesine bir şişe yerleştirmişler ve adam işemeye başlamış. Değil etrafa bir
damla damlatmamak; ortalığı tam anlamıyla berbat etmiş. Barmen paralını
kurtarmanın sevinciyle olduğu yerde zıplamaya başlamış. Biraz sakinleşince adama
dönüp "Kesinlikle kaybedeceğini bile bile neden böyle bir iddiaya girdin?"
diye sormuş. "Kaybettiğimi de nerden çıkardınız?" demiş adam; "Şu
karşı masada oturan iki asık suratlı adamı görüyormusunuz? İşte onlarla
""barın orta yerine işerim, barmen de sevinçten zıplar"" diye 5'er
milyon lirasına iddiaya girdim".
- Çocuğun birisi, bir gün matematik dersi
sonrasında kafasında bir takım soru işaretleri ile babasına gelir. Babası,
"Oğlum bugün okul nasıl geçti" diye sorunca, çocuk babasına anlatır.
"Babacığım her sey iyiydi. Ama matematik dersinde anlatılan "reel" ve
"potansiyel" kavramlarını anlayamadım". Bu durum üzerine babası
çocuğuna bu kavramları ilginç bir yöntemle anlatmaya karar verir. Çocuğuna,
annesine gitmesini ve ona 1 milyon dolar karşılığında Robert De Niro`yla yatıp
yatmayacağını sormasını ister. Çocuk gider ve sorar. Annesi, 1 milyon dolar`a gerek
olmadığını, bedava olarakta seve seve Robert De Niro`yla yatabileceğini söyler.
Çocuk bu cevabı babasına iletir. Bunun üzerine babası çocuğun ablasına giderek ona
1 milyon dolar karşılığında Leonardo Di Caprio`yla yatıp yatmayacağını
sormasını ister. Çocuk ablasına gider ve sorar. Ablasıda annesi gibi, 1 milyon
dolar`a gerek olmadığını bedava bile seve seve onunla yatabileceğini belirtir. Çocuk
bu cevabıda babasına iletir. Babası ise söyle der. "İşte oğlum sorularının cevabı. Şu anda
elimizde reel olarak 2 milyon dolar para, ve 2 tane potansiyel orospu var."
Gön....:Barış Selimoğlu
- Bir Türk Amerikaya ziyarete gezmeye gitmiş.Sokakta
dolaşırken tuvaleti gelir.Koştura koştura umumi bir tuvalet bulur.Kendini bir an önce
içeri atmak ister fakat kapıdaki adam 25 cent ister.Bizimki sıkışa sıkışa 25 cent
i verir içeri dalar.Zart zurt sesli yaparken yandan "yavaş be adam" diye ses
gelir meyerse yandakide bir Türkmüş.İşini bitirip dışarı çıktıktan sonra
yandakiyle karşılaşır ve lafı yapıştırır."Be adam 25 cent e mozartımı yoksa şopennimi
dinleyeceğini sanıyordun" der.
- Cimri bir kişi ölümü yaklaşınca oğullarını
yanına çağırır.Üç oğlunada vasiyette bulunur . Ben ölünce hepinizin mezarıma
tek tek birer milyar koymanızı istiyorum der. Adam öldükten sonra sırayla 1. ve 2.
oğlu mezara gider ve birer milyar parayı mezara koyarlar daha sonra babası gibi parayı
seven 3. oğluda mezara gider ve mezardaki paraları alır yerine babası adına bir 3
milyarlık çek koyar.
- Akıl hastanesinde bir gün bir hasta bakıcıyı
yanına çağırır. "Bana çabuk 5 şişe kola getir" der. Hasta bakıcı buna
kızar ve hastaya beş tokat atar ve "al işte kolalarını" der. Aradan zaman
geçtikten sonra yine aynı hasta, bakıcıyı yine çağırır. Bu sefer hasta
bakıcıyı tokatlar."Bakıcı ne oluyor?" der. Hasta cevap verir. "Şişeleri getirdim abi".
- Duygu Asena, yolda yürümektedir. Parkın birinde
Küçük Asım'ı masum masum oynarken görür: "N'apıyorsun sen evladım?"
diye sorar. Küçük Asım: "Feminist yapıyorum teyze" der. Asena, doğal
olarak birtakım çamurlarla nasıl feminist yapılabildiğini merak eder. Küçük Asım
anlatır: "İşte, şu çomakları şu çamurdan bedene yapıştırıyorum, otlardan
saç yapıyorum, gazoz kapağından şapka, sonra üzerine sıçınca feminist
oluyor!" Duygu Asena, duygulu bir kadın olarak sinirlenir ve çocuğa bir şaplak
patlatır. Ertesi gün Küçük Asım'ı yine görür ve akıllanmıştır umuduyla yine
sorar: "N'apıyorsun evladım?". "Feminist yapıyorum teyze".. nasıl
yapıldığı konusunda da yine aynı cevabı alınca, bu sefer adamakallı döver. Bu,
bir hafta boyunca böyle gider. Asena, feminist inadıyla hala Asım'a eğitim amaçlı
dayaklar atmaktadır. Nihayet birgün, Küçük Asım, farklı bir cevap verir,
"Erkek yapıyorum" der. Asena, büyük bir zevkle "Nasıl yapıyorsun
evladım?" diye sorar. Çocuk anlatır: "İşte, şu çomakları şu çamurdan
bedene yapıştırıyorum, otlardan saç yapıyorum, gazoz kapağından da şapka yapınca
erkek oluyor!". Asena, merak içerisinde sorar: "Eeee, üzerine sıçmayacak
mısın?". Küçük Asım, sırıtır: "Yok teyze, üzerine sıçarsam, feminist
olur."
- Adamın biri çok kuvvetli öksürüyormuş, doktora
gitmiş derdini anlatmış. Doktorda adama yanlışlıkla öksürük ilacı yerine müshil
ilacı vermiş ve demişki:bir hafta boyunca yemeklerden sonra iç ve yanıma gel. Adam
bir hafta sonra gelince doktor: Öksürüğün nasıl oldu deyince, adamda: Cesaret edipte öksüremiyorumki,demiş.
Gön....:Bekir Cağil
- Adamın biri bara girmiş. Garson, herkeze içki ver
kendinede al demiş. İçkiler içilmiş garson hesap için gelince adam: Para yok demiş.
Tabi garson bunu bir güzel dövüp dışarı atmış. Diğer akşam tekrar gelmiş ve
yine garson herkeze içki kendinede al demiş ve sonuçta parası olmadığı icin yine
dayak yemiş ve gitmiş. Bu üç akşam böyle devametmiş. Dördüncü gün yine gelmiş
ve garson herkeze içki fakat bu sefer sen içme, içince sapıtıyor, sonrada kavga
çıkarıyorsun.
Gön....:Bekir Cağil
- Genç bir sanatçı adayı , kız doktoruna telefon
açıp aldığı randevuya gelemiyeceğini söyledi. Doktor sordu: "Neden çok mu
hastasınız?" -Yoo değilim. Yalnız bugün bir prodüktöre gidip bir rol istedim.
Sonra terzime gittim. Daha sonra ev sahibiyle kira meselesini tartıştık. Kısacası
doktor bey, bir defa daha soyunacak halim kalmadı!
- Nasrettin Hoca'ya dert yanıyorlar: __Yahu Hoca
senin hanım cok geziyor. Hoca:Olur mu canım? O kadar gezse arada bir bizim eve de
uğrar.
- Ali okula yazılıcakmış. Ama çok fırlama bir
çocuk olduğundan babası bazı önlemler almaya karar vermiş ve okuldaki öğretmenine
ve diğer öğretmenlere durumu anlatmış. Sıra servis şöförüne gelmiş servis
şöförüne oğlunun ne kadar fırlama olduğunu anlatmış. Şöför hiç oralı
olmamış içinden ufacık çocuk ne kadar fırlama olabilir ki demiş. Okul günü
gelmiş ve Ali alınması gereken yerden servise binmiş. Yolculuğun ilk başlarında
sakin sakin oturan Ali daha sonra şöförün yanına gelerek "amca benim annem tavuk
babam horoz olsaydı ben civciv olurdum değilmi" demiş. Şöför "evet yavrum
şimdi geç yerine otur "demiş. Bİraz sonra Ali yine şöförün yanına giderek
"amca benim annem inek babam boğa alsaydı ben buzağı olurdum
değilmi"demiş. Şöför biraz sinirli "evet şimdi git yerine otur "
demiş. Biraz sonra Ali yine şöförün yanına gelerek "amca benim annem"
demeye kalmadan şöför Ali'ye "ben sana bir soru soracağım "demiş ve
ardından "senin annen orospu baban pezevenk olsaydı sen ne olurdun bakayım"
demiş. Ali sırıtarak cevap vermiş "ŞÖFÖR".
GÖN: ÜMİT ÖZKAN
- Sınıfta öğretmen sormuş: Dalda üç kuş var,
birini vurdum kaç tane kalır? Çocuk cevaplamış: Hiç kalmaz örtmenim. "Olur mu
oğlum" demiş öğretmen, "2 tane kalır." "Olmaz öğretmenim"
demiş çocuk, "siz birini vurunca diğerleri aptal değil ya sesten ürküp
kaçarlar..." Öğretmen şaşırmış ve " Aferin oğlum, cevabın yanlış ama
düşünce tarzını beğendim." demiş. Sonra çocuk, "Öğretmenim, ben de
size bir şey sormak istiyorum: Karşıdan üç tane bayan geliyor, üçü de dondurma
yiyor, ama biri yalayarak, biri ısırarak, diğeri de emerek yiyor dondurmayı. Sizce
bunlardan hangisi evlidir? " Öğretmen kızmış ama, cevap veremedi dedirtmemek
için belli etmemiş, "Emerek yiyen evlidir" demiş. Çocuk, "Olur mu
öğretmenim ne alakası var, parmağında yüzük olan evlidir" demiş, "Ama düşünce tarzınızı beğendim."
Gön..:Kerim TOKGÖZ
- Seçim öncesi listeleri düzenleniyordu. Genel
Başkan bir öneride bulundu:
-Aday listesine Ali Bey'i mutlaka alın.
Hemen itirazlar yükseldi:
Ama efendim, o aptalın biridir...
-Memleketimizde hatırı sayılır oranda aptal
var. Onların da temsil edilmek hakkıdır...
- Tiyatroda, ünlü oyuncu rolü gereği uşaklarına
bağırır.
-Atımı getirin!
O sırada münasebetsiz bir seyirci "Eşek olsa olmaz mı? diye seslenir. Oyuncu hiç
istifini bozmaz:
-Hay hay! Buyrun beyefendi!...
- İki arkadaş hem içiyor, hem de karılarından
yakınıyordu. Biri -"Ben" dedi, "Evliliğimizin ilk senelerinde işten eve
dönünce karımı kucaklar, nefesi kesilene kadar kollarımda sıkardım."
Diğeri içini çekerek sordu "Ya şimdi?"
-Şimdi mi? Daha fazla sıkmadığım için
pişmanım!..
- Bir bayanın yatak odasındaki gardrop bozuktur.
Evin yanında bulunan istasyondan tren geçince kapağı açılmaktadır. Bunun için bir
gün bir marangoz çağırır. Marangozu yatak odasına götürür ve dolabı gösterir. O
anda bir tren geçer ve gardrobun kapağı kendiliğinden açılır. Marangoz
menteşelere, kilide bakar. Hanımefendi buradan gardrobunuzun nesi olduğunu
anlayamadım. Şimdi ben içine gireyim ve siz kapağı kapatın, böylece ben içeriden
bakarım belki böyle anlarım der. Marangoz içeri girer, kadın kapağı kapatır. O
anda kapı çalar. Kadın kapıyı açar. Kadının kocası gelmiştir. Kocası doğru
odasına gider ve üstünü çıkarıp asmak için gardrobunu açar. Bir bakar ki
gardropta bir adam. Kızarak adama bağırır. "Ne işin var senin burada" der.
Marangoz korkmuş bir vaziyette cevap verir. "Şey
beyefendi nedesemki, şimdi size burada tren bekliyorum desem inanırmısınız?"
- Doktor hastasını telefonla arar ve hastasına bir
kötü birde çok kötü haberi olduğunu söyler. Daha sonrada ilk önce hangisini
söylememi istersiniz diye sorar. Hasta ilk önce kötü haberi duymak istediğini
söyler. Doktor hastaya "Tahlillerinizi aldım ve ne yazık ki 24 saat ömrünüz
kaldı." der. Hasta yıkılmıştır. Doktora sorar "Daha kötü haber ne
olabilirki ?"
Doktor "Dünden beri sizi arıyorum ama
telefonunuzu daha yeni düşürebildim."
- Bir kürt ve Temel Amerikaya zengin olmak için
gitmişler. 1 sene sonra aynı yerde tekrar buluşmak üzere ayrılmışlar... Bir sene
sonra Temel yine aynı şekilde beş parasız buluşma yerine gelmiş. Daha sonra yanına
bir limuzin yanaşmış ve içinden smokin giymiş bizim kürt çıkmış. Kısa bir
selamlaşmadan sonra -Temel: Valla ben hiç bir baltaya sap olamadım der. Ama görüyorum
ki sen oldukça iyi durumdasın. _ Kürt: Eh işte durum iyi der. Valla bu amerikalılar
salak. Bir fal makinası yaptım. 5 dolara elini makineye koyuyorsun ve fala bakıyor der.
Daha sonra yine bir sene sonrası için sözleşirler. Bir sene sonra yine kürt limuzini
ile gelir ve beklemeye başlar. 10 dk sonra tepeden dabadabadabna bir helikopter iner ve
içinden bizim Temel çıkar. Kürt şaşırır. Ulan nasıl olduda bukadar zengin oldun?
- Temel : Valla bu amarikalılar çok salak. Ben senin makineyi biraz geliştirdim der.
5$'a elini veriyorsun fala bakıyor. 10$ vermezsen elini geri alamıyorsun.
- Askerde kamuflaj yarışması var... Herkes
cuvallara giriyor,, komutan gelip tekme atıyor onlarda hayvan sesleri çıkarıyorlar
komutan onaylıyor... Birinci çuvala vuruyor.. Hav hav hav. Komutan aferin diyor köpek
çuvalı.... İkinci çuvala vuruyor, miyav miyav.. Komutan gene beğeniyor.. Böyle on
onbeş çuval geziyor. Hepsi çok iyi taklit yapıyorlar... Enson çuvala vuruyor ses
yok... Daha sert vuruyor gene ses yok, tekme, tokat, tahta, tüfek, ses yok... Askerlere
emir veriyor iyicene tekmeleyin... Çuvaldan kan sızmaya başlıyor.. Beş dakika sonra
da ince, bitkin bir ses: "Patateeeeeees"
- Adamın biri bir gün İngiltere'ye gezmeğe gitmek
istemiş. Tabi ingilizce bilmediğinden arkadaşına sormuş: -Yav ben İngiltere'ye
gidince onlarla nasıl anlaşacağım? demiş. Arkadaşıda: -Bak konuştuğun her
cümlenin sonuna 'ing' koy , onlar senin
ne demek istediğini anlarlar demiş. Ve adam ingiltere'ye gitmiş ve solugu bir cafede
almış. Arkadaşının taktiğini uygulamaya başlamış ve garsonu çağırmış: -Sen
bana bir çay getirebiling? demiş ve garson şaşkın şaşkın çay getirmeye gitmiş.
Garson çayı hemen getirmiş. Adam demişki: -Bak , ben ne güzel ingilizce konuşuyoring
değiling? demiş. Garson lafı yapıştırmış: -Ben Türk olmaying , bok içerdin çaying!
- Adamın biri bir gün meyhaneden çıkmış tabii
kafasıda iyi. Yolda bir ayağı kaldırımda bir ayağıda yolda yürüyormuş. Adamın
biri bunu görüp yanına yaklaşmış. Ve de merakını gizleyemeden sormuş. -Ya
hemşerim , niye bir ayağın asfaltta bir ayağın kaldırımda yürüyorsun? Bir yerde
yürüsene? demiş. Adamda ona: -Allah razı olsun
hemşerim sana. Bende acaba ne zaman topal oldum diye düşünüyordum.
- Bir adam diğerine sordu:
Köpeğinizi satın almak istiyorum ama sadık mıdır?
-Hem de fazlasıyla sadık. Size bu konuda yüzde 100 garanti verebilirim.
-Nasıl bu kadar emin olabilirsiniz?
Şimdiye kadar 5 kere sattım. Her seferinde de
geri geldi.
- İki general bir cafede oturup konuşuyorlarmış.
İçkinin de etkisiyle generalin biri "benim bir erim var çok salak demiş.
Diğeriyse "hayır, benim bir erim var o daha da salaktır." demiş. Tartışma
çok büyümeden kimin askerinin daha salak olduğunu anlamak için yarışma gibi bir
şey yapmaya karar vermişler. İlk general askerini yanına çağırıp "oğlum, git
bana şu 5000 lirayla bir Mercedes al gel" demiş. İkinci general de askerini
çağırıp "git bak ben ordu evinde miyim?" demiş. İki asker yolda
karşılaşmışlar. İlki "ya benim general çok salak. Bu günün pazar olduğunu
bildiği halde beni araba aldırmaya gönderdi." demiş. İkincisiyse "benim
general daha salak. Yanında telefon dururken, beni ordu evine gönderdi." demiş.
Gön..:Onur Yılmaz
- Külkedisi meşhur baloya gitmek için tam
hazırlanmaya başlayacakken regl olduğunu farkeder. Tüm aramalarına rağmen üvey
kardeşleri orkid ve tamponları sakladığından çaresizlik içinde ağlamaya başlar. O
sırada iyilik perisi elinde bir tamponla belirir ve saat tam geceyarısı evde olması
gerektiğini sıkı sıkı tembihler. Külkedisi büyük bir neşe içinde baloya gider ve
gecenin en güzel kızı olarak bütün bir gece yakışıklı prensiyle dans eder. Vaktin
nasıl geçtiğini anlamayan külkedisi birde bakar ki geceyarısına on saniye kalmış.
Panik içinde toparlanıp kaçmaya çalışırken büyük bir patlama olur . Tampon balkabağına dönüşmüştür....
- Biri içinde 1 milyar bulunan cüzdanını
kaybetmiş. Kaybettiği yerdekilere cüzdanını getirene 100 milyon vereceğini
söylemiş. Kalabalıktan bir ses daha duyulmuş.
-O cüzdanı bulup bana getirene 250 milyom
vereceğim...!
- Yağmurlu, soğuk bir günde Amerika'da dünya polis
teşkilatlarının yarışması vardır. Yarışmada Amerikan polisleri, Alman polisleri,
Rus polisleri, İtalyan polisleri ve Türk polisleri yarışmaktadır. Yarışmanın
amacı ormanda bir fili hangi ülkanin polis teşklatı daha az sürede yakalayacakdır.
Yarışma başlar ve Alman polisleri ormana girerler aradan 30 dakika geçer ve Alman
polisleri gelir. Sıra Rus polislerine gelir ve aynı şekilde ormana girerler aradan 15
dakika geçer ve Rus polisleri gelir. Amerikan polislerine sıra gelince üstün
elektronik aletleriyle fili 10 dakikada ormandan çıkarırlar. Sıra gelir Türk polisine
ormana girerler ve aradan 3 dakika geçer ve beraberinde'de bir ayı getirirler, bütün
polis teşkilatları şaşkınlık içerisinde türklere sorarlar biz sana fil dedik siz
bize ayı getirmişsiniz diyince Türkler daha cevap vermeden ayı atılır söze abi anam avradım olsun ki ben filim der.
- Baba kutup ayısı ile oğlu dolaşıyorlarmış.
Yavru ayı: -Baba, benim dedem kutup ayısı mıydı? diye sormuş.
Babası da: -Tabii ki oğlum diye cevaplamış. Biraz daha yürüdükten sonra
Yavru ayı: -Peki, dedemin babası kutup ayısı mıydı?
Baba biraz meraklanarak: -Tabii ki yavrum, dedenin babası da kutup ayısıydı, niye
merak ettin ki?
Yavru ayı: -Hiiç... diye cevap vermiş. Biraz daha yürüdükten sonra
Yavru ayı yine: -Peki, dedemin annesi?
Baba, biraz da sinirlenerek: -Evet yavrum, o da kutup ayısıydı sertçe karşılık
vermiş. Aradan fazla geçmeden
Yavru ayı yine: -Peki baba, dedemin babasının babası, annesi, amcası filan hepsi
kutup ayısı mıydı? diye sormuş.
Babası bu sefer kızarak: -Evet, hepsi kutup ayısıydı. Benim babam, annem, annenin
babası, annesi, onaların babaları, annaleri, senin bütün sülalen kutup ayısı tamam
mı? diye bağırmış. Ardından da niye soruyosun bunları diye azarlamış oğlunu.
Oğlu da: -Nerden bileyim. Üşüyorum, ?mına
koyim. demiş.
- Bir gün Fatih Terim Fransa milli takımı
antrönörü Aime jacquet ile karşılaşmış. - Hocam sen bu takımı nasıl seçtin de
şampiyon oldunuz? demiş. -Çok kolay zekalarına göre seçiyorum. Bak mesela sana bir
örnek vereyim demiş ve Zidane'ı çağırmış. - Zidan'a oğlum söyle bakayım senin
annenin ve babanın çocuğu olan ama senin kardeşin olmayan kimdir? Zidane biraz
düşünmüş, tabiiki ben oluyorum demiş. Fatih Terim bundan çok etkilenmiş.
Türkiye'ye döner dönmez Hakan Şükür'ü çağırmış. - Hakan sana bir soru
soracağım eğer bilirsen bu hafta seni takıma alırım, bil bakalım annenin ve
babanın çocuğu olan ama kardeşin olmayan kimdir? Hakan biraz düşünmüş işin
içinden çıkamamış, biraz zaman istemiş ve hemen koşmuş Arif'i bulmuş. - Arif
annenin ve babanın çocuğu olan ama kardeşin olmayan kimdir? Arif cevap vermiş: Benim
tabiiki, Hakan sevinçle Fatih Terim'in yanına dönmüş: - Sorunun cevabını buldum
hocam: Arif'imiş Fatih Terim köpürmüş
- Vay salak herif Arif olur mu hiç, doğru cevap
Zidane idi.
- Amerikada yaşayan ünlü bir mafya babasının
karısı doğum yapacakmış. Hastaneye kaldırmışlar. Tabii ilgi obiçim. Doktorlar,
hemşireler etrafında pervane. Neyse doğumhaneye almışlar. Kadın ikiz
doğuracakmış. İlk çocuk gelmeye başlamış, çocuk kafasını çıkarınca etraftaki
kalabalığı görür görmez hemen bağırmış.
-HEY JOE, Ön kapıyı tutmuşlar, arka kapıdan
kaçalım.
- Adamın biri bayan bevliye mütehasısına muayene
için gider.Bayan doktor hastaya derdini sorar. Hasta adam "VALLA DOKTOR HANIM
YAPAMIYORUM"der. Doktor hanım hastayı muayene eder, tahliller yapar sonunda
reçetesini yazar ve hastayı bir ay sonra tekrar gelmek üzere gönderir. Bir ay sonra
hasta adam tekrar kontrole gelince doktor hanım sorar "NE OLDU TEDAVİM İŞE
YARADIMI?". Hasta "MAALESEF DOKTOR"der. Doktor "ALLAH ALLAH" der.
Tekrar aynı muayene ve tahlilleri yapar hastaya reçeteyi düzenleyip bir ay sonra gelmek
üzere gönderir. Bir ay sonra hasta tekrar gelir, sonuç aynı. Doktor aynı işlemleri
tekrarlar fakat sonuç değişmez. Doktor en son kontrole gelişinde artık yaptığı
tedaviden sonuç alamamanın kızgınlığıyla hastaya "GEÇ ODAYA SOYUN"der.
Hasta soyunur, doktorda soyunur, bir güzel işi bitirirler. Doktor sinirlenir ve
"HANİ ULAN YAPAMIYORDUN" der. Hasta sırıtarak "BULUNCA YAPIYORUM DOKTOR" der.
- Adam bürosuna gelir gelmez sekreterine kendisini
arayan olup olmadığını sormuş. Sekreter bir beyin geldiğini ancak adını
söylemediğini belirtmiş. Adam "O sersem kardeşim olmalı" diye söylenince
sekreter, "Olabilir efendim. Çünkü
size çok benziyordu" demiş.
- Benzin istasyonunun önünde bir afiş: "Depoyu
dolduran Lotaryada tutturursa bedava seks kazanıyor." İki kafadar benzinciye
"Doldur depoyu" der, sonra bedava seks için lotaryaya talip olur... Benzinci
sorar: Kafamdan bir sayı tuttum, bilirseniz bedava seks. "Üç" derler...
Benzinci, "Bilemediniz, ben beş tutmuştum." Bir hafta sonra iki kafadar yine
gelir, depo yine doldurulur, yine lotarya... Bizimkiler "Yedi" der. Benzinci
"Olmadı, ben altı tutmuştum". Üç gün sora yine depoyu doldururlar, yine
lotarya... "Iki" derler, benzinci "Bir" der. Kafadarlardan biri
arkadaşına açılır... "Yahu bu bizi kandırıyor galiba, hep başka rakam
söylüyor... Hile yapmasın!" Diğeri cevap verir: "Yok canım kızkardeşim arka arkaya iki kere
kazandı."
- Kadın sevgilisiyle birlikteyken kocasının eve
girdiğini duyar.
- Çabuk! Köşeye geç ve bir heykel gibi davran. Adamın her yerine bebek yağı sürer,
üzerine de bebe pudrası serper.
- Sakın kımıldama ve heykelmissin gibi davran!
- Bu nedir? hayatım, diye sorar kocası kapıdan girer girmez.
- O mu? Sadece bir heykel. Smithler yatak odaları için bir tane almışlardı. O kadar
sevdim ki bir tane de ben ısmarladım. Kimse o andan itibaren heykel hakkında konuşmaz
hatta yatağa girene kadar. Gece saat iki gibi koca kalkar ve mutfağa gider, bir kaç
dakika sonra da elinde bir sandviç ve bir bira ile geri döner.
- Al bakalım, der, bir şeyler ye. Ben 3 gün boyunca Smith'lerde idiyot gibi dikilirken
kimse bana bir bardak su bile vermemişti.
- İtalya'da Vatikan yakınlarında bir eve gece
hırsız girmiş. Hırsız evin içinde karanlıkta ilerlerken arkasından bir ses
gelmiş: -Seni ben görüyorum. İsa da görüyor! Hırsız panik içinde bir köşeye
sinip ve farkedilmemeyi ümit ederken ses tekrar yükselmiş - Seni ben görüyorum. İsa
da görüyor! Hırsız sesin kendine seslendiğine emin olunca el fenerini açıp, sesin
sahibini aramaya başlamış ve bakmış bir Papağan! Şaşkınlıkla söylemiş -
Konusan sen miydin? Papağan tekrar konuşmuş -Evet.. Bunun üzerine Hırsız -Ama sen
Papağansın! Papağan cevap vermiş.
-Evet ben Papağanım...İsa da Doberman..
- Bıçkın ve aynı zamanda hovarda bir adam ölür
ve cehenneme gider. Cehennemde birkaç gün kaldıktan sonra cennet görevlisi melek gelir
ve seni cennete götüreceğim der. Bizim bıçkın halinden memnun görevli melekle
cennetin yoluna koyulurlar. Cennetin kapısına yaklaştıklarında içeriden feryat figan
sesler duyar ve meleğe döner, - Sen beni cennete götürecektin der. Melek burası
cennet deyince, içerideki sesler nedir demiş, melek : - ha o sesler içerideki iyi
insanlara kanat takılacak onun için sırtlarına delik açılıyor demiş. Bizimki
ürkmüş cennetin yolunda biraz daha ilerlemişler bu sefer geçenki seslerden daha acı
ve yoğun sesler gelmeye başlamış. Bıçkın yine sormuş; Şimdi neler oluyor, neden
sesler daha acı? Melek: - İyi insanların başlarına halka takılacak onun için
başlarını deliyorlar. Bizimki iyice korkmuş ve ben cehenneme gitmek istiyorum deyince
melek iyi ama orada da sana kuyruk takacaklar demiş. Bıçkın olsun olsun nasıl olsa
onun deliği hazır demiş.
- Becky ve Sam 50'nci evlilik yıldönümlerini
kutluyorlardı. Sam birden soruverdi: "Sevgilim, bu elli yıl içinde beni hiç
aldattın mı?.." "O da nereden çıktı?" diye sinirlendi Becky..
"Cevabı da öğrenmek istemezsin herhalde ?.." "İsterim" dedi Sam..
"Lütfen anlat, ne olur?.." "Madem öyle" dedi Becky, "Üç kez
aldattım seni.." "Üç kez öyle mi?.. Kimlerdi onlar?.."
"İlki" diye anlatmaya başladı Becky, "Hani sen 30 yaşındaydın ve
kendi diş kliniğini kurmak istiyordun ama hiçbir banka sana kredi açmıyordu. Sonra
bir banka yöneticisi eve geldi, hiçbir şey sormadan tüm kağıtları imzaladı ve sen
en modern araçları getirebildin." "Ooo Becky.. Benim için kendini feda ettin
ha.. Benim sevgili karım!.. Peki ikincisi.." "Hani 50 yaşında felaket bir
kalp krizi geçirmiştin.. Çok kritik bir bye-pass ameliyatı geçirmen gerekiyordu da,
hiçbir doktor sana el süremiyordu.. Her an ölebilirdin. O sırada Dr. Bakey onca yoldan
kalktı geldi. Ameliyatını yaptı, seni hayata döndürdü.." "Ah benim
sevgili karım.. Hayatımı kurtarmak için kendini bir kez daha feda ettin öyle mi?..
Hiç kimsenin böyle harika bir eşi olamaz. Böyle bir şey yapman beni ne kadar
sevdiğini gösterir. Üçüncü peki?.." "Hatırlıyor musun, yıllar önce
Diş Hekimleri Odası Başkanı olmayı fena halde istiyordun ve 47 oyun eksikti?.."
- Üç mahkum cezaevi yolundadır. Herbirine, hapiste
geçirecekleri günler için bir eşya getirilmesine izin verilmiştir. Otobüste, biri
diğerine döner ve sorar, "ee, sen ne getirdin ?", diğer mahkum bir kutu boya
çıkarır ve bunlarla herşeyi boyayabileceğini söyler ve diyer mahkuma sorar,
"sen ne getirdin ?". Oda, yanındaki kutuyu açar ve içinden iskambil
kağıtlarını çıkarır. "Bunlarla poker oynayabilir, fal bakabilir veya herhangi
bir kart oyunu oynayabilirim" der. Üçüncü mahkum köşede sessizce sırıtarak
oturmaktadır. Diğer iki mahkum farkeder ve sorarlar, "Sen niye kendinden eminsin o
kadar, sen ne getirdin ?" Üçüncü mahkum bir kutu çıkarır ve gülerek "bu
tamponları getirdim," der. Diğer iki mahkumunda kafası karışmıştır, merakla
sorarlar, "Bunlarla ne yapabilirsin ki?" Üçüncü yine sırıtır ve kutuyu
göstererek "Kutuda yazdığına göre,
bunlarla at sürebilir, yüzmeye gidebilir hatta paten kayabilirmişim"
- Bir adam uçağıyla Afrika'nın üzerinde gezerken
birden uçağı arızalanır ve ormanlık bir alana düşer. Adam ne yapayım ne yapayım
diye düşünürken birden bir Afrika kabilesinin ona doğru yaklaştığını görür.
Adam içinden "İste şimdi boku yedik" der. O anda düşüncesinde Nur yüzlü
dedenin sesini duyar.
- Hayır evladım boku yemedin.
- Peki ne yapmam gerek ?
- Şuradaki mızrağı görüyormusun? - Evet.
- Al onu öndeki renkli giysili adamın tam kalbine batır.
Adam mızrağı alır ve adamın tam kalbine batırır.
-Evladım işte şimdi boku yedin.
- Adamın biri bir gün yolda giderken bir dilenciye
rastlar. Dilenciye bir para verir ve al bununla bir sigara alırsın der. Dilenci
"beyim ben hiç sigara içmem" der. Bunun üzerine adam o zaman bir bira
içersin der. Dilenci "ben ağzıma içki koymam" der. Sen de o zaman bir
altılı oynarsın. Dilenci "beyim ben hiç kumarda oynamam" deyince adam o
zaman al bu parayı ve bizim eve gel der. Dilenci neden olduğunu sorar. Adam "Karım seni bir görsün içki ve sigara
içmeyen, kumar oynamayan bir adamın hali ne oluyor."
- Günün birinde Bill Clinton, Fidel Castro ve Bill
Gates kendilerini tanrının yanında bulmuşlar. Tanrı bunlara dönmüş " Sizi
buraya çağırdım çünkü 2000 yılında kıyametin kopacağını cemaatlerinize haber
vermenizi istiyorum" demiş. Daha ne olduğunu anlayamadan bi de bakmışlar ki
evlerindeler... Clinton, hemen ülkenin bütün televizyonlarına haber vermiş ve canlı
yayına çıkmış. " Sayın vatandaşlarım, size bir iyi bir de kötü haberim var.
İyi olanı, In god we trust harbi harbi var. Yani bunca zaman boşuna inanmadınız.
Kötü olan ise 2000 yılında kıyamet kopacak..." Kastro'da boş durmamış hemen
insanlarının karşısına geçmiş. " Yoldaşlar üzgünüm ama size iki kötü
haberim var. Birincisi, bunca zaman kendimizi kandırmısız, tanrı gerçekten de
varmış! İkincisi ise daha kötü, daha tanrıya inanamadan hepimiz öleceğiz, çünkü
2000 yılında kıyamet kopuyor." Bu arada Gates'de bütün kurmaylarını toplamış
havadis veriyor. "Baylar size iki iyi haberim var. Birincisi, tanrı beni dünyanın
en önemli üç kişisinden biri olarak görüyor. İkincisi ise artık "year2000" problemini çözmemize gerek
kalmadı..."
- Kadın, aylardır kocasına vitrinde gördüğü
saati alması için yalvarıyormuş. Adamın da inadı tutmuş. Bir türlü almıyormuş.
Birgün işten eve döndüğünde ne görsün. Karısının kolunda vitrindeki saat. Hemen
sormuş:
-Karıcığım nasıl aldın bu saati!
-Çok basit hayatım. Yarım saat verdim, bir saat
aldım!!!
- Bir savaş gemisi karanlık ve sisli bir gecede yol
alıyormuş. Derken kaptan köşkündeki komutan tam karşıda ve uzakta üzerlerine
doğru gelen bir ışık farketmiş. Hemen karşı tarafa sinyal göndererek şu mesajı
geçmiş:
-"Derhal rotanızı 30 derece doğuya çeviriniz" Karşıdan anında cevap
gelmiş:
-"Sen rotanı 30 derece batıya çevir!" Komutan şaşırmış, biraz da
sinirlenmiş, mesajı tekrarlamış:
-"Rotanı derhal 30 derece doğuya çevir, emrediyorum!" Karşıdan cevap:
-"Asıl sen rotanı 30 derece batıya çevireceksin!"
Komutan öfkeden küplere binmiş, bir mesaj daha yollamış.
-"Ben 30 yıllık kaptanım, sana son kez emrediyorum, rotanı 30 derece batıya
çevir!"
-"Sen 30 senelik kaptansan ben de 20 senelik denizciyim, sen rotanı 30 derece
doğuya çevir."
Komutan, o kadar sinirlenmiş ki, hemen mürettebata bütün topları ateşe hazır hale
getirmelerini emretmiş ve son kez bir mesaj göndermiş: -"Burası bir savaş
gemisi, derhal rotanı 30 derece batıya çevirmezsen ateşe başlayacağız."
-"Burası da bir deniz feneri.. Sen rotanı
bir an önce 30 derece doğuya çevirmezsen birazdan kayalara çarpacaksın"
- Diş hekiminin odasına giren genç ve güzel kadın
-"Ah doktorcuğum, bu dişi çektirmektense çocuk doğurmayı tercih ederim."
demiş.
Doktor -Öyleyse koltuğun ayarını yapmadan önce
karar verin.
- Birgün cennet ve cehennemdekiler birbirlerinin
yaşadıkları yerleri merak etmişler. Yaptıkları görüşmelerden sonra en kısa
zamanda bir köprü inşa etmeye karar vermişler. Ama bu köprünün yarısını
cennettekiler diğer yarısınıda cehennemdekiler yapacakmış. Cehennemdekiler kendi
yarılarını çarçabuk yapıp bitirmişler ama cennet tarafında daha bir adım ilerleme
yok. Bir elçi yollayıp sebebini sormuşlar. Cennettekilerin cevabı ise " Vallahi günlerdir her yere haber yolladık ama
bir tane bile mütaahit bulamadık ..."
- Akıl hastanesinde 3 deli iyileşmek üzereymiş ki
doktor; _ "Gelin bakalım yanıma siz üçünüz." der. Üç deli doktorun
yanına gelir ve doktor derki; _ Bakın şu buzdolabını şurdan şuraya taşıyın sizi
taburcu edeceğim. Deliler tamam deyip işe başlarlar, ve dolabı doktorun dediği yere
koyarlar. Doktor sorar; _ Öbür arkadaşınız nerde? Delilerden biri cevap verir;
_ O dolabın içinde rafları taşıyor.!!
- Küçük John okuldan eve gelir ve üzgün bir
şekilde, "Matematik dersinden F
aldım" der.
Babası hemen sorar, "Neden ?"
"Öğretmen 3x2 kaç eder ?" diye sordu, ben de "6" dedim.
Babası hemen oğlunu tasdikler ve "Fakat bu doğru" der.
Ondan sonra da "öğretmen 2x3 kaç eder ? diye sordu".
"Ha siktir, ne farkı var ki ?"
"Ben de öğretmene aynısını
söyledim"
- Akıl hastanesinden iki deliyi salıvereceklermiş.
Doktorlar kendi aralarında. "Bunlara son bir test yapalım da görelim akılları
başlarına gelmiş mi ?"demişler. Bunun üzerine iki deliyi bir masa başına
getirmişler. Masanın üzerine bir kavanoz dolusu siyah zeytin, bir kavanoz dolusu da
canlı hamamböceği dökmüşler ve "Buyrun beyler, yiyiniz." demişler.
Delirlerden bir tanesi hemen zeytinlere saldırmış,ötekisi araya girmiş,
"Önce kaçanları yiyelim, öbürleri nasıl
olsa duruyor!"
- Elektrik süpürgesi satcısı, bir apartman
dairesinin kapısını çalmış, kapıyı açan bayana - "Hanımefendi, bu elimde
görmüş olduğunuz kovanın içinde at pisligi var ! " demiş ve bu bir kova
pisligi evin içine doğru savurarak döküvermiş. Sonrada - "Hanımefendi, elimdeki
elektrik süpürgesi ile 10 dakika içinde bunu temizleyemezsem, bu boku yiyeceğim..!
"demiş. Kadın satıcıya şöyle bir bakmış.
- "Beyefendi, üstüne domates sosu da
istermisiniz ? Elektrikler kesik de ....! "
- Moşe sinemaya girmek istiyordu. Gişeden biletini
aldı. Birkaç dakika sonra gelip bir tane daha aldı. Sonra bir bilet daha bir bilet
daha..... Gişedeki görevli deli olduğunu anladı daha fazla dayanamadı . Karaborsa
yapıyorsun galiba bu kaçıncı bilet alışın?
İçeride bir deli var. Tam kapıdan
giricem,biletimi yırtıyor ben de gelip yenisini almak zorunda kalıyorum.
- Köşede müşteri bekleyen sokak kadınına
yaklaşan adam : -Kaça, diye sordu... Saatiniz kaça? -10 Milyon lira... -Ben onmilyon
değil, tam yüzmilyon lira veririm... -Gerçekten mi? -Gerçekten ya... Valla veririm
hemde yüzmilyon lira... Ama döverim ben ... -Amaaaaan. Yüzmilyonu verde döv... Otele
doğru yürüdükleri sırada adam yineledi : - Bak söyleyeyim fena döverim ben ...
-Döv canım, yüzmilyonu ver de... Soyundukları sırada adam : -Son defa söylüyorum
fena döverim. -Amaaaaan be!... Dövermiş.... Ne kadar döversin yani?
-Vallaaa parayı geri alıncaya kadar döverim...
- Bir gün bir tavşan ormanda neşeyle yürüyormuş.
Derken karşısına tanımadığı bir mahlukat çıkmış. - Nesin sen diye sormuş. -
Ben katırım. Annem eşek, babam ise bir attır demiş. Tavşan "hmm... hayli
enteresan" diyerek yoluna devam etmiş. Derken yine tanımadığı bir hayvana
rastlamış. - Peki sen nesin? - Ben bir kurt köpeğiyim. Annem köpek, babam ise
kurttur. Tavsan yine enteresan diyerek ilerlemiş. Ancak bu sefer karşısına ne iduğu
belirsiz bir hayvan daha çıkmış. - Sen de kimsin?
- Ben bir devekuşuyum !!!!!?????
- Adamın biri hipermarketin manav bölümünde
satıcıyı ikna etmeye calışmaktadır: "Kivi alacağım, fakat yarım
istiyorum...""Saçmalamayın beyefendi yarım kiwi mi olurmuş !""Yok
ben hepsini yiyemem, ben yarım kiwi istiyorum" . Olurdu-olmazdı tartışmasına
girerler, sonunda satış elemanı ...."Ben içeride müdüre sorayım, kivinin
yarısını satabilirmiyiz diye..." deyip adamın yanından ayrılır. Müdüre
olayı anlatmaya koyulur: "Patron, bir orospu çocuğu geldi, yarım kivi istiyor, ne
diyeyim?" Lafını bitirir bitirmez arkasında birisi olduğunu farkeder, dönüp
baktığında kivi isteyen müşteriyle karşılaşır ve konuşmasına bozuntuya vermeden
devam eder: "Bu beyefendi de diğer yarısını istiyor..."Müdür
"tamam" der. Gönderirler müşteriyi. Sonra müdür satış elemanını yanına
çağırır: "Akıllı bir adama benziyorsun. Zor durumdan çok iyi kurtardın
kendini ... Nerelisin sen?""Yeni Zellandalı'yım""Neden geldin peki
Amerika'ya?""Orada iki çesit insan vardır ... fahişeler ve rugby
oyuncuları"Müdür "Benim karım da Yeni Zellandalı !""Öylee miiii,
hangi takımda oynuyordu efendim?"
- Şehir yaşamından bıkmış olan bir vatandaş,
ıssız bir adada yaşamaya karar verir. Ve giderkende fazlaca sıkılmayayım diye
yanına bir papağan almaya karar verir. Gider bir papağancıya, "Bir papağan
istiyorum,yalnız fazla geveze olmasın" der. Papağancı; "buyurun efendim, tam
size göre bir papağanım var" der ve bunlar adanın yolunu tutarlar. Adam gayet
mutlu bağıyla bahçesiyle tavuklarıyla ugraşmakta ve papağanla ekonomik, kültürel,
dünya sorunları, uzay, bilim v.s. muhabbetleri yapmaktadır. Gel gelelim birgün adayı
teröristler basar ve bizim vatandaşa sorarlar; sağcımısın solcumusun! ? Bizim
vatandaş em kem küm derken, papağan atlar ve cevap verir sağcıdır o sağcıdır,
demeye kalmadan bizim vatandaşın ağız burun dümdüz. Güzelce bir dayaktan sonra
teröristler gider. Bizim vatandaş ahlıyarak oflayarak; "Bana bak birdaha benim
işime karışırsan seni tavukların yanına kümese tıkarım ve sürgün hayatı
yaşarsın!" der. Neyse papağancağız ne bilsin adamlar neci? öyle ya! Gel zaman
git zaman aradaki buzlar erir ve aynı mutlu yaşama devem ederlerken bu sefer başka
teröristler adayı basar ve bizim vatandaşa aynı soruyu sorarlar; sağcımısın
solcumusun!? Bizimki yine em kem küm v.s. demeye kalmadan, papağan; "solcudur o
solcudur" der ve vatandaş geçtiğimiz olayda olduğu gibi cennetten cıkma bir
dayak yer... Ve bu olayın sonucunda da bizim papağanda kümese tıkılır tabiki...
Papağan dertli; bir gevezelik yüzünden,o güzelim evden ol! Gel bu, bok içinde yüzen
kümese tıkıl... kanatlarını arkaya atmış,düşünceli vede karamsar, bir öne bir
arkaya voltasını atmakta iken tavuklarda dizilmişler; buna kıs kıs gülmektedirler.
Bizimki tavuklara şööyle bir bakıp; ne gülüyosunuz ulan!? Ben sizin gibi fuhuştan değil, siyasi
düşünceden yatıyorum!.. der.
- Doktor akıl hastahanesine havuz yaptırmış.
Deliler buna çok sevinmişler;o kadar sevinmişlerki hemen havuza dalmaya
başlamışlar,360 dalanlar,balıklama dalanlar. Doktor hastalarının birinin yanına
yanaşmış''Havuzu nasıl buldunuz ?''diye sormuş. Deli de çok beğendiklerini,havuzun
harika olduğunu söylemiş.
Doktor da ''İyii.Yarın da havuza su
dolduracaaz.!!''demiş
- Bir adam pantolon mağazasına giderek tezgahtara
bir pantolon istediğini söyler. Tezgahtarda "fermuarlı mı,düğmelimi" diye
sorar. Adam: "-Aman kardeşim geçen ceketin fermuarına kravatı sıkıştırdım.
Güzelim kravat yırtıldı.
|